Psikolojik Rahatsızlıklar

Şizoid Kişilik Bozukluğu: Dünyadan Kopuk Kişiler

Giriş

Derse giderken, çimlerde oturmuş, sırtını ağaca yaslamış, açık ders kitabını ters çevirip dizine yatırmış, boş boş havaya bakan birinin dikkatinizi çektiğini düşünün. Bu kişiyi hemen tanıyorsunuz: Birlikte aldığınız bir ders var. Sınıfta diğer coşkulu öğrenciler ona sürekli dırdır ediyor, onu hep azarlıyorlar ama beyhude; sanki duygusal açıdan kopuk ve kayıtsız bir hali var, neredeyse donuk görünüyor, Hoca onun akademik performansını övdüğünde de kayıtsız kalan çocuk bu. Yaklaşırken, ona bakıp gülümseyerek başınızla selam veriyor, böylelikle onu gördüğünüzü belli edip bir tepki bekliyorsunuz, O da size başıyla selam veriyor ancak ardından kitabını okumaya kaldığı yerden devam ediyor. Dostane bir teklif yapıp öğle yemeğini birlikte yemeyi öneriyorsunuz; bu teklifinizi ‘Yalnız takılmayı tercih ederim.’ diyerek geri çeviriyor, tıpkı daha önce birçok teklifi geri çevirdiği gibi. Aslında kendinden bekleneni yapmış olsa da reddedilmekten mi korktuğundan yoksa gerçekten de yalnızlığı mı sevdiğinden emin olamıyorsunuz. Bunun üzerine düşünürken, onu daha önce hiç biriyle birlikte görmediğinizi veya arkadaş edinmeye çalıştığına şahit olmadığınızı fark ediyorsunuz. Acaba gerçekten de hayatı tek başına mı yaşamayı seviyor, insanlarla ilişki kurmaya hiç mi ihtiyaç duymuyor? Bu soruların yanıtı: evet. Bu yazıda okuyacağınız üzere, karşılaştığınız bu özellikler şizoid kişiliğe aittir (5*).

Genel Bilgiler

Şizoid kişilik bozukluğuna sahip kişiler ömür boyu sosyal ilişki kurmaktan kaçınırlar ve yalnızlığı tercih ederler. Depresyon, madde kullanımı ve anksiyete gibi bir durum olmadıkça pek başvurmadıkları için kliniklerde fazla görülmezler (1*). Tipik olarak insanlara mesafeli duran ve içe dönük yapıları olduğu düşünülen bu kişiler kendi hallerinde olmayı severler. Hayatı planlamazlar, belirli bir amaç oluşturmaktan ziyade daha çok hayatın akışında sürüklenirler (3*). Minimum düzeyde aile ilişkileri haricinde şizoid kişilikler ya da şizoidler, platonik ya da cinsel hiçbir ilişkiye ihtiyaç duymazlar. Onların durumu; utangaçlıktan kıvranan, insanlarla yakınlık kurup kabul görmeyi delice arzulamasına rağmen küçük düşmekten, rezil olmaktan veya utanılacak bir şey yapmaktan korkan çekingen kişilik bozukluğuna sahip kişilerden farklıdır (5*).

Şizoidler kendi başlarına olmayı tercih ettiklerinden, hayatları boyunca kişiler arası ilişkilerden kaynaklı pek az stres yaşarlar. Zira başkalarının taleplerinden muaftırlar. Ne övgüye ne de eleştiriye yanıt verdiklerinden, çoğumuz için önemli olan sosyal dinamikler onlar için önemsizdir. Haz veya öfke gibi duyguları uçlarda yaşama becerisi onlarda yoktur. Heyecanlandıkları da, sinirlendikleri de nadir görülür. Duygusal deneyim ve ifadeleri bazen öyle künttür ki dünyadan hatta kendilerinden kopuk oldukları izlenimi yaratırlar. Daima duygun ve kayıtsız bir halde sessizce, kimseye bulaşmadan işlerini yapar ve kimsenin, rutin olarak görüştükleri kişilerin bile, dikkatini çekmezler. Kendi hallerine bırakıldıkları takdirde muhtemelen sonsuza kadar arka planda göze batmadan yaşayıp giderler. Orada Olmayan Adam (2001) filmi bu bozukluk için güzel bir örnektir (2*).

Vaka Örneği

Leonard, müdürü tarafından üniversitenin Çalışan Destek Programı’na yönlendirilmiş ince, uzun bir adamdı. Müdürün neden böyle bir yönlendirme yapma ihtiyacı duymuş olabileceği kendisine sorulduğunda Lenonard ‘Belki benden daha iyi bir performans bekliyordur.’ yanıtını vermiştir. Aklına başka bir açıklama gelmemiş, müdürünün ne gibi bir tatminsizliği olabileceğini kavramakta zorlanmıştı ve pek de umursar bir hali yoktu. Kütüphanede çalışmaya başlayalı heniz bir sene olmamıştı. İlk başta onu danışmada görevlendirmişlerdi ama ziyaretçilerle iletişim kuramadığından nihayetinde tek başına çalışmak üzere depoya verilmişti ki kendisi de bu pozisyonu tercih ediyordu.

Görüntüsünün en dikkat çekici yanı duygu eksikliğiydi. Ne bastırmaya çalıştığı bir öfkesi ne de herhangi bir korkusu veya rahatsızlığı vardı. Yaşayabileceklerine dair kaygı veya merak da sergilemiyordu. Leonard çevresinden oldukça kopuk görünüyor, rutine bağlamış gibi yavaş ama otomatik cevaplar veriyordu. Ayrıca pek göz teması da kurmuyordu.

Tüm bunlara rağmen Leonard kötücül biri değildir. Sadece, görüşmeyi yapan uzmanla bağ kurmamıştı; keza dünyayla da böyle bir bağı yoktu. Arkadaşlarının, iş arkadaşlarının, mevcut veya eskide kalmış herhangi bir önemli ilişkinin bahsi geçmiyordu. Bunun yerine boş zamanlarını tek başına, televizyon izleyerek veya ‘ihtiyacım olan tek şey’ dediği modern uçaklar üzerinde çalışarak geçirmeyi tercih ediyordu.

Leonard’ın davranışlarının asi ya da isyankar olduğu söylenemez çünkü ‘asiliğin’ ne olduğunu bile anlamaz. İş yerinde ona bazı konuları düzeltmezse işten çıkarılabileceği söylendiğinde bunu anlar ama bu olasılık onda kaygı uyandırmaz (5*).

Şizoid Kişilik Bozukluğuna Farklı Bakış Açıları

  • Biyolojik Yaklaşım: Biyolojik Faktörlerin şizoid kişilikte oynadığı rol muhtemelen bozukluğun şiddeti arttıkça güçlenmektedir. Şizoidlerin hiçbir şeye kafa yoracak motivasyonları yoktur.Duygu ve motivasyonun genellikle fiziksel bir boyutu da olduğundan bu kişiler kronik biçimde faaliyeti veya heyecanı düşük kimselerdir (5*).
  • Psikodinamik Yaklaşım: McWilliams’a göre şizoid dediğimiz şey savunma amaçlı bir içe kapanma biçimidir ve bu geri çekilme illa ilkel bir işlevsellik düzeyine doğru olmak zorunda değildir. Hayattan ve deneyimden kendilerini çektikleri için duygusal açıdan künt görünürler. McWillams’ın (1944) tarif ettiği şizoid; bağımlı ve histrionik kişiliklerin zıddı olarak görülebilir (5*).
  • Kişiler Arası Yaklaşım: Şizoidler sosyal yaşamdan kopuk olsalar da bu, sosyal bir dünyada yaşadıkları ve davranışlarının diğer insanları etkilediği gerçeğini değiştirmez. Kiesler, şizodilerin kişiler arası davranışını kaçınmacı-tepkisiz olarak nitelendirir (5*).
  • Bilişsel Yaklaşım: Şizoidler dış dünyadan soyutlandıkça içsel benlikleri daha da az gelişkin hale gelir. Şizoidlerin onca özelliği arasında belki en trajik olanı kendileriyle yakın ilişki kuramamalarıdır. Bilişsel tarzları, kişiler arası davranışlarını ve savunmacı işlevselliklerini yakından destekler (5*).

Şizoid Kişilik Türleri

  • Durgun Şizoid: Yavaş temposu, düşük faaliyet düzeyi, canlı ve enerjik eylemlerden yoksunluğuyla kendini belli eder (5*).
  • Mesafeli Şizoid: Bir miktar hissetme ve ilişki kurma kapasitesi kalmıştır ama duygusal bağ kurma arzusu büsbütün bastırıldığı için artık farkındalık düzeyine çıkamaz haldedir (5*).
  • Kişiliksizlemiş Şizoid: Çoğu zaman boş boş bakarken göreceğiniz kişiliksizleşmiş şizoidlerin dalgın ve mesafeli bir halleri vardır; sanki zihinlerinde kurdukları huzur dolu dünya hayali onların gündelik yaşamın sıradanlığından giderek uzaklaştırmaktadır (5*).
  • Duygusuz Şizoid: Soyutlanmış, duygusal açıdan kopuk ve ciddi dururlar. Bu durum empati, sıcaklık, insan ilişkilerinde hassasiyet gibi alanlarda etkili olan nörolojik sistemlerdeki bir anormalliğin rol oynadığına işarettir (5*).

Belirtileri

DSM-V Tanı Kriterleri

Aşağıdakilerden en az dördü ile belirli olmak üzere, toplumsal ilişkilerden kopma ve kişiler arası ortamlarda duygularını kısıtlı gösterme yaygın örüntüsünün varlığını gerektirir (4*).

  • Ne yakın ilişkilere girmek ister, ne de yakın ilişkilerden hoşlanır.
  • Tek başına etkinlikte bulunmayı tercih eder.
  • Başkalarıyla cinsel yakınlaşmaya çok az ilgi duyar.
  • Çok az etkinlikten zevk alır.
  • Yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur.
  • Övgülere ya da yergilere aldırmaz.
  • Duygusal soğukluk ya da kopukluk gösterir.

Ayırıcı ve Eşlik Eden Tanılar

  • Kaygı Bozuklukları: Şizoidlerin normalde derin, teshirli duygusal deneyimleri olmaz ve şizoid özellikler nevrotik kişilerde görülmez (5*).
  • Dissosiyatif Bozukluklar: Normal bireylerde iyi gelişmiş bir kimlik algısı dengeleyici bir rol oynar. Oysa şizodilerde pek de bütünlüklü denemeyecek, yamalı bir benlik söz konusudur. Çocukken ağır istismara uğramış kişilerde şizoid özelliklerle birlikte borderline kişilik özellikleri daha yaygındır (5*).
  • Şizofrenik ve Psikotik Bozukluklar: Şizoid kişiliğin pek çok özelliği şizofrenik sendromlardaki negatif veya eksik denen semptomlara benzer. Şizoidler gibi şizofrenlerin de duygusal deneyim kapasiteleri hayli kısıtlıdır, sosyal kaygıdan ve aşırı uyarılmadan kaçınmak için toplumsal yaşamdan uzaklaşabilirler. Buna rağmen her şizoidde ileride şizofrenik sendromlar görülmez ve her şizofrenin sendromu bir kişilik bozukluğunun ardından gelmez (5*).

DSM-V Tanı Kriterlerine Göre Sorulabilecek Sorular

  • Aileniz de içinde olmak üzere ne yakın ilişkilere girmek istemiyor; ne de yakın ilişkilerden hoşlanmıyor musunuz?
  • Seçim yapabilecek olduğunuzda, neredeyse her zaman, başka insanlar olmadan, tek başınıza yapabileceğiniz etkinliklerde bulunmayı mı tercih edersiniz?
  • Yaşamınızın geriye kalan bölümünde bir sevgiliniz ya da başkalarıyla cinsel birlikteliğiniz olmadan yaşayabilir misiniz?
  • Çok az etkinlikten mi zevk alıyor ya da hoşlanıyorsunuz?
  • Birinci derecede akrabalarınız dışında, kişisel olaylarınızı ya da sırlarınızı paylaştığınız yakın arkadaşlarınız ya da başka insanlar yok mu?
  • Birileri sizi övdüğünde ya da yerdiğinde bunu sizi etkilemediği oluyor mu?
  • Kızgınlık ya da hoşlanma gibi güçlü duyguları seyrek olarak mı yaşarsınız? Gülümseme ya da başıyla selamlama gibi durumlara seyrek olarak mı karşılık verirsiniz?

Tedavi ve Terapi

Şizoidlerin ne ilişki kurmaya niyetleri ne de yeterli duygusal kapasiteleri olduğundan, ancak kısıtlı bir aktarım ilişkisi geliştirebilir, terapinin onlara sağlayabileceği yararları göremez ve terapistin övgü veya eleştirilerine kayıtsız kalırlar. Kendilerini motive edecek içsel unsurlar olmayınca, dışsal çerçevenin varlığı muazzam bir önem kazanır (5*).

Terapist açısından en büyük tuzak büyük beklentilere kapılmamaktır. Terapi bu kişilere tuhaf ve kafa karıştırıcı gelir. Terapist hayal kırıklığına uğramamalı, vazgeçmemelidir. Kusursuz bir empatiyle bile yaklaşsanız herkese ‘dokunamazsınız’ (5*).

Hastada şizoid özellikler ağırlıktaysa, terapinin üç büyük hedefi vardır:

  • İlk olarak, kişinin bir şekilde hazla ilişkilendirdiği şeyleri bulmak gerekir.
  • İkincisi kişiler arası dünyayla temasın, sosyal kaygının izin verdiği ölçüde arttırılması gerekir.
  • Üçüncüsü, kişi mümkünse iş veya eğitim hayatına müdahil hale getirilmelidir.

Bilişsel yaklaşımsa hastanın erişmek isteyebileceği sosyal etkileşim hedeflerini hiyerarşik biçimde sıralamayı önerir (5*).

Şizoidin terapi seyri pek iç açıcı değildir. Fazla değişim beklememek, hayal kırıklığına uğrayıp şizoidden erkenden ümidi kesmemek önemlidir. Şizoidin hoşuna giden, ona keyif veren bir şey bulunduğu takdirde buradan bir miktar değişim elde edilebilir. Grup terapisi, rol yapma ve maruz bırakma kullanılabilir (5*).

Sonuç

Şizoid kavramının yapısı çok net olmasa da pek çok okur şizoid örüntüde kendinden bir parça bulacaktır. Şizoid, kişiliği olmayan kişilik bozukluğudur. Şizoidler ilişkilerin pek hayrını görmedğinden kendilerini soyutlamayı tercih ederler. Sıklıkla mesafeli ve duygusal açıdan künt olarak tasvir edilseler de genellikle kimse onları fark etmez çünkü oldukça sessizdirler, kimseye bulaşmazlar (5*).


Kaynaklar:

  1. Göker, C. Öner, Ö. Özsan H. (2007), Şizoid Kişilik Bozukluğu, Türkiye Klinikleri Dahili Tıp Bilimleri Dergisi, 3(12):24-9
  2. http://www.psychologies.com.tr/sizoid-kisilik-bozuklugu/
  3. https://www.evimdekipsikolog.com/DanismanlikAlanlari/Sizoid-Kisilik-Bozuklugu-Nedir/8
  4. Nussbaum, A. (2017), DSM-V Yönelimli Tanısal Görüşme, American Pscyhiatric Publishing, Ankara, Hekimler Yayın Birliği
  5. Millon, T., Grossman, S., Millon C., Meager, S. ve Ramnath, R. (2019), Modern Yaşamda Kişilik Bozuklukları, John Willey&Sons, Inc., İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu