AraştırmalarPsikolojik Rahatsızlıklar

OKB, Çocukluk Çağı Travmaları ve Dissosiyatif Yaşantılar

Çocukluk çağında yaşanan travmaların, ileri yaşlarda birçok psikolojik hastalığa yol açtığı artık çok açık bir şekilde bilinmektedir. Çocuğun genellikle yakınları tarafından gerçekleşen ve çok uzun bir vadede tekrarlanan bu travmalar, çocuğun gelişiminde fiziksel ve psiko-sosyal bozukluklara neden olmaktadır. Travmalar; fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar, fiziksel ihmal ve duygusal ihmal olmak üzere beş farklı türe sahiptir.

  • Fiziksel istismar, çocuğun bir yetişkin tarafından fiziksel olarak zarar gördüğü her türlü saldırı olarak tanımlanmaktadır.
  • Cinsel istismar, bir yetişkinin cinsel tatmin amacıyla çocuk veya ergene karşı uyguladığı her türlü davranıştır.
  • Duygusal istismar, çocuğun duygusal ve ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkileyecek olan aşağılayıcı tutum, sözel tehdit veya hakaret içeren yorumlara maruz kalmaktır.
  • Fiziksel ihmal, çocuk veya ergenin beslenme, barınma, eğitim gibi temel ihtiyaçlarının ebeveyn tarafından karşılanmaması durumudur.
  • Duygusal ihmal ise, çocuğun sevilme, bağlanma ve ilgi gibi ruhsal ve duygusal ihtiyaçlarının yok sayılmasıdır.

Çocukluk çağı travma türlerinin obsesif kompulsif belirtilerle arasındaki ilişkisini inceleyen birçok araştırma bulunmaktadır. Bu araştırmalara göre, çocukluk çağında fiziksel ihmale maruz kalan bireylerin obsesif kompulsif alt boyutlarından dürtü ve kesinlik belirtilerine daha çok sahip olduğu görülmüştür. Aynı şekilde, duygusal ihmale maruz kalmış kişilerde düşüncelere kapılma, dürtü ve kontrol belirtileri daha çok görülmüştür. Duygusal istismara maruz kalmış bireylerin ise düşüncelere kapılma ve dürtü belirtilerine daha çok sahip olduğu görülmüştür. Cinsel istimara maruz kalmış bireylerin düşüncelere dalma obsesif kompulsif belirtisi, cinsel istismara maruz kalmamış bireylere göre daha çok gözlemlenmiştir. Ancak, fiziksel istismara maruz kalmış ve kalmamış olan bireyler arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir.

Yapılan araştırmalarda, cinsel istismar ile temizlik obsesif kompulsif belirtisinin alt boyutu arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Buna ek olarak, çalışmalarda ihmal ve istismar travma türleri ile obsesif kompulsif belirtilerin ilişkisi incelendiğinde, çocukluk çağlarında istismara uğramış kişilerin ihmale uğramış kişilere göre daha çok obsesif kompulsif belirti gösterdiği de saptanmıştır. Araştırmanın sonucunda obsesif kompulsif belirtilerin çocukluk çağında yaşanmış travma türleriyle bağlantılı olduğu ve kirlenme obsesif kompulsif belirtisinin de cinsel istismar ile anlamlı olarak ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmalarda ayrıca, obsesif kompulsif belirtilerinden kontrol ile dissosiyasyon arasında da ilişki görülmüştür. Benzer bir çalışmada kesin tanı almış bireylerin çocukluk çağı travmaları, obsesif kompulsif belirtileri ve dissosiyatif yaşantılarının ilişkisi, kontrol grubu olarak bilinen sağlıklı bireylere oranla yüksek düzeyde anlamlı bulunmuştur.

Literatürde dissosiyatif belirtiler ve çocukluk çağı travmaları arasında çok güçlü bir ilişkinin olduğu, yapılan çalışmalar ile desteklenmiştir. Yapılan araştırmalardan elde edilen bulgulara göre, çocukluk çağlarında cinsel istismara uğramış bireylerin, bu istismara maruz kalmamış bireylere göre 2,5 kat; fiziksel istismara maruz kalmış bireylerin ise 5 kat daha çok dissosiyatif yaşantıya sahip olduğu görülmüştür. Dissosiyasyon; amnezi, depersonalizasyon, derealizasyon, kimlik bozukluğu ve takson olmak üzere beş alt boyuta sahiptir.

Dissosiyasyon alt boyutları ve travma türleri arasındaki ilişkilerini araştıran çalışmalara göre, çocukluk çağı travmaları ve dissosiyasyon yaşantıları arasında güçlü bir ilişki olduğu görülmüştür. Ancak, obsesif kompulsif belirtiler ve dissosiyatif yaşantı türlerinin ilişkisini incelemek adına az sayıda araştırma bulunmaktadır. Yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre ise, obsesif kompulsif hastalarında dissosiyasyon alt boyutlarından amnezi, düşüncelere dalma ve depersonalizasyon/derealizasyon arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.

Dissosiyatif deneyimler genellikle dışsal travmatik deneyimlere karşı savunmacı tepkilerdir; kaygı ile güçlendirilmiş provokatif düşüncelere yanıt olarak takıntılar gelişir. Bir anlamda, obsesyonlar ve kompulsiyonlar, genellikle tahammül edilemeyen düşüncelerin neden olduğu iç travmaya direnmek için savunma mekanizmaları olarak adlandırılmaktayken, dissosiyatif deneyimi, dışsal travmatik durumlara bir yanıt olarak adlandırılabilir.

Obsesif kompulsif belirtiler ve dissosiyatif yaşantılar arasındaki ilişkinin araştırılması adına yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, obsesif kompulsif belirtiler ile dissosiyatif deneyimler arasında diğer psikolojik rahatsızlıklara göre anlamsal olarak daha yakın bir ilişkiye sahip olduğu görülmüştür. Obsesif kompulsif belirti alt tipleri ile disosiyatif deneyimler arasındaki ilişki değerlendirildiğinde, obsesif dürtüler ve tekrarlama belirtilerinin dissosiyatif yaşantılar ile diğer obsesif kompulsif belirtilerine yakın olduğu gözlemlenmiştir. Araştırmalar aynı zamanda, yalnızca obsesif kompulsif hastalarına özgü bilişsel bozukluk, dissosiyatif semptomlar içeren bir yaşama eğilimine neden olabildiğini de saptamıştır.

Obsesif kompulsif belirti ve dissosiyasyon deneyimlerinin alt boyutlarına göre incelendiğinde, hastalığa sahip bireylerde düşüncelere dalma obsesif kompulsif belirtisi ile dissosisyasyon alt türü olan depersonalizasyon ve derealizasyon arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki görülmüştür. Aynı çalışmada, kontrol obsesif kompulsif belirtisi ile amnezi dissosiyasyon alt boyutu arasında da anlamsal olarak ilişki ortaya çıkmıştır. Buna ek olarak, obsesif kompulsif tanısı konulmuş kişilerde bir şeyi yaptıklarından veya o işi yapmayı düşünmeleri arasında emin olamadıkları ve kişilerin bu duruma bağlı olarak tekrarlayıcı kontrol davranışı edindikleri ileri sürülmüştür.

Çalışma bulgularından biri olan obsesif kompulsif belirtisi olan kontrol ve dissosiyasyon alt boyutu olan amnezi ilişkisi, obsesif kompulsif tanısı almış bireylerin belirtilerinin artmasıyla kişilerin belleklerine duydukları güvenin azalması ve tekrarlayan konrol davranışları şeklinde açıklanmıştır. Dissosiyatif bozukluk, kişilerde bilinç -bellek işlevlerinin bozulması olarak tanımlanabilir. Obsesif kompulsif belirtilerin dissosiyasyon ile ilişkisini, iki hastalıkta da kişilerin algılama ve çevre ile ilgili sorunlarından kaynaklanır. Obsesif kompulsif bozukluk tanısı almış bireylerin, dissosiyasyon alt boyutlarına da sahip olduğu ve yaşamlarını bu semptomlara göre şekillendirdiği yapılan araştırmalarca görülmüştür.


Kaynakça:

  • Özgündüz, C. M., Kenar Güler, J., Tekin, A., Özer, Ö. A., Karamustafalıoğlu, O. (2019). Obsesif-kompulsif bozukluk hastalarında dissosiyasyon ve çocukluk çağı travmalarının sağlıklı gönüllülerle karşılaştırılması. Anadolu Psikiyatri Dergisi. 20 (3), 287-295.
  • Tatlı, M., Çetinkaya, Ö., Maner, F. (2018, 31 Mayıs). Obsesif-kompulsif bozukluk ve dissosiyatif yaşantılar arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi. Clin Psychopharmacol Neurosci. 16 (2), 161–167. doi: 10.9758 / cpn.2018.16.2.161
  • Kılıç, B. S. S. P. (2019). Obsesif kompulsif belirtilerin çocukluk çağı travma türleri ve dissosiyatif yaşantılarla ilişkisi [Yüksek Lisans Tezi, Işık Üniversitesi].
  • Demirci, K. (2016). Çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtilerin ilişkisinin inceleenmesi. Journal of Mood Disorders. 6(1), 7-13.
  • Resim Gerd Altmann tarafından Pixabay‘a yüklendi

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu