ÖnerilerSosyal Psikoloji

Masallardaki Cinsiyetçilik

Yaşamın ilk yıllar olan çocukluk dönemi birey olmanın temellerinin atılması gibi önemli bir göreve sahiptir. Freudyen görüşe göre kişilik yaşamın ilk beş yılında oluşur ve daha sonra asla değişmez. Kişilik üzerinde bu denli bir öneme sahip olan çocukluk dönemi ebeveynler ve toplum tarafından en verimli şekilde şekillendirilmelidir. Bu dönemde yapılan yetiştirme tarzı yanlışları hem çocuğu hem de toplumu önemli derecede etkilemektedir. Çocuğun temel düşüncelerinin oluştuğu bu dönemde yanlış veya yanlı bilgiler empoze etmek toplumları yozlaştırmaktadır. Çocukluk döneminde öğrenilen bilgiler ve düşünceler çoğu zaman içselleştirilerek sorgulanmadan kabul edilmektedir.

Çocukluk döneminin en önemli etken ebeveyndir. Çocuk birçok konu hakkında doğruyu ve yanlışı anne-babasından öğrenir. Daha sonra toplum yani çocuğun içerisinde bulunduğu kültür önemli bir etkendir. Çocuğun süperegosunun gelişmesinde önemli etkenler olan bunların dışında çoğu zaman gözardı edilen bir etken daha vardır ki çoğu aile bunun öneminin farkında bile değildir. Bu etken masallardır.

Her birey çocukken masallar veya hikayeler dinleyerek büyümüştür. Bu masallar bazen aile tarafından anlatılır bazen toplumun yaşlı bireyleri tarafından bazen de arkadaşlar tarafından anlatılır. Bu durum her kültürde ve inanışta görülmektedir. Her kültürün kendisine göre farklı farklı masalları bulunmaktadır. Fakat burada çok önemli bir sorun vardır. Farklı kültürlerdeki ve inanışlardaki masallara bakıldığında neredeyse her birinde ortak bir cinsiyetçilik problemi bulunmaktadır. Bu masallardaki karakterler değişse de asıl hikaye değişmemektedir. Klasik bir masala bakıldığında bir prenses ve prens bulunmaktadır. Masallardaki cinsiyetçilik burada başlar: Prensesler hep naif, kırılgan ve çaresizken, prensler hep güçlü, kahraman ve yakışıklı olarak gösterilmektedir. Yani bu masallarda çocuklara kadınlar hep savunmasız ve korunmaya muhtaç olarak gösterilmektedir. Prenses kötü üvey annesi veya bir cadı tarafından hapsedilir, uzaklardan gelen güçlü prens ise her türlü zorluğu yenerek prensesi kurtarır ve masalın sonunda ikisi evlenirler.

Kadınların Güzel Olma Zorunlulukları

İlk olarak kadınların çaresizliği ve erkeklerin kahramanlığı vurgulansa da masallardaki sorunlar bununla sınırlı kalmıyor. Masallardaki prensesler hep güzel, zayıf ve özellikle de sarışın olarak gösterilmektedir. Yani kadınların güzel olmak gibi bir zorunluluğu varmış gibi lanse edilmektedir. Daha beş yaşını bile tamamlamamış olan çocuklar bu masallar aracılığıyla çarpık bir güzellik anlayışını içselleştirmektedir. Bu masal kahramanlarının oyuncaklarına bakıldığında da aynı sorun görülmektedir. Çocuklar güzellik anlayışlarını bu çerçevede oluşturduğu için bu tarife uymayan konularda kendilerini eksik hatta çirkin olarak görebilmektedir. Günümüzde yavaş yavaş bu soruna karşı farkındalık artmış olup oyuncakların daha gerçekçi ve farklı görünüşlerde olduğunu görebilmek mümkündür fakat bu çok az ebeveyn tarafından dikkat edilen bir konudur. Bazı ebeveynler anlatılan bir masalın veya basit bir oyuncağın çocuğun gelişimi üzerinde bu kadar önemli bir rol oynayabileceğine hala inanmamaktadır. Fakat yazının sonundaki video incelendiğinde masallar veya oyuncakların ne kadar zararlı düşüncelere sebep olabileceğini göstermektedir. Deneyde çocuklara biri siyahi biri beyaz olmak üzere iki adet bebek gösterilip bu bebeklerden hangisinin daha güzel olduğu sorulduğunda çocuklar düşünmeksizin aynı bebeği yani beyaz olanı göstermişlerdir. Burada üzücü olan şu ki denek olan çocuklardan siyahi olanlar da beyaz bebeğin daha güzel ve masum olduğunu söylemişlerdir. Bu sonuçlar basit görülen şeylerin çocuklar üzerinde nasıl etkili olduğunun birer kanıtıdır.

Masallarda ki aşk aslında cinsel taciz midir?

Masallardaki diğer sorun ise güzel ve romantik olarak yansıtılan birçok davranış aslında taciz boyutunda tehlikeli sayılabilir. Bu hakkında araştırmalar yapan Japon akademisyen Kazue Muta birçok masaldaki ana karakter olan prensin aslında bir kahraman değil cinsel saldırgan olduğu görüşündedir (1*). Araştırmaları sonucunda bu konuyla ilgili bir kitap yazan Muta yapılan bir röportajında Uyuyan Güzel ve Pamuk Prenses masalları ile ilgili şu sözler ile açıklamıştır:

Masallarda anlatılanlar erkeklerin cinsel saldırılarını meşrulaştırmaktadır. Bunun etkilerini gerçek hayatta görebilir. Geçen aylarda trende uyuyan kadını öpen adam tam olarak bu anlayışı yansıtmaktadır. Masallara baktığımızda prenses, prensin öpücüğü ile uyanıp ona aşık olmakta ve sonsuza kadar mutlu şeklide yaşamaktadır. Masalda anlatılanı gerçek hayatta düşündüğümüzde ise prenses uyumakta yani bilinci kapalı bir şeklidedir. Prens ise ormanın ortasında hiç tanımadığı prensesi, prensesin herhangi bir izni olmadan öpmektedir. Yani erkek, kadını öpmek için rıza aramamaktadır. Burada çok abarttığımı söyleyebilirsiniz ama gerçek şu ki bu tarz masallar cinsel şiddeti teşvik etmektedir.

Kazue Muta’nın ifade ettiği gibi bu masallarda prenses açık bir bilince sahip değildir ve hiç tanımadığı bir erkek tarafından izni olmadan öpülmektedir. Her ne kadar basit bir masal denilip hafife alınsa da bu masallar çocukluk dönemi için önemli etkenlerdir. Albert Bandura canlıların bir bilgiyi gözlemleyerek öğrendiğini ifade etmektedir. Çocukluk döneminde bu tarz anlatılara maruz kalmak çocuğun yanlış bilgiler öğrenmesine sebep olabilmektedir. Ayrıca neredeyse her masalda kadınlar hapsedilir ve uzun yıllar boyunca onları bir prensin kurtarmasını bekler. Bu masallara maruz kalarak yetişen bir kız çocuğu zor bir durum olduğunda beyaz atlı prensini bekleyebilmektedir. Çünkü ona bu şekilde öğretilmiştir. Kadınların daha güçlü ve zeki olduğu masallar anlatılsa idi belki de şuan kadınlar daha özgüven sahibi ve güçlü olabilirlerdi.

Tutsak Prenses ve Kurtarıcı Prens Anlayışı

Öncelikle unutulmaması gereken çocukların birer kadın veya erkek olmasından önce birer çocuk olduğu unutulmamalıdır. Yani cinsiyetlerini veya cinsiyet farklılıklarını göz önünde bulundurmaktansa onların her birinin cinsiyet fark etmeksizin çocuk olduğuna dikkat edilmelidir. Daha sonra ise çocukların için önemli birer bilgi kaynağı olan masallara içerik bakımından dikkat edilmelidir. Masallardaki cinsiyetçilik konusunda ilk yapılması gereken ise kadınların güçsüz ve çaresiz, erkeklerin ise her zaman güçlü ve kurtarıcı olması gerektiği yanılgısının ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü çocuklar için masal kahramanları gerçek birer insan gibi rol model olabilmektedir. Her dinlediği masalda kadınların bir kulenin tepesinde kurtarılmak üzere beyaz atlı prensi bekleyen kişi olarak gösterilmesi çocuğun kadın-erkek eşitliği hakkında yanlış bilgilendirilmesine neden olmaktadır. Bunun yanı sıra erkekler için ise her daim kurtarıcı olan imajı çizmek erkek çocukları için yanlış bir üstünlük anlayışı geliştirmesine neden olabilir. Ayrıca her daim kurtarıcı olma rolü erkek çocukları için zorunlu bir güçlülük anlayışını ortaya koyduğu için ileriki yıllarda bir başarısızlık anında hezimete yol açabilir.

İyiler Güzeldir Kötüler Çirkindir

Bir başka yapılması gereken ise güzel ve yakışıklıların iyi olduğu, çirkinlerin ise kötü olduğu kalıp yargısını ortadan kaldırmaktır. Masallarda prensesler hep güzel ve iyi bir insan olarak gösterilirken, kötü cadılar çirkin olarak tasvir edilmektedir. Bu durum çocuğun “iyiler güzeldir, kötüler çirkindir” kalıp yargısına neden olup sosyal hayatta yanlış kararlar vermesine neden olmaktadır. Ayrıca masallarda iyiler hep çok iyi, kötüler ise çok kötü olarak gösterilmesi çocukların insana bakış açısından yanlış etiketlemeler yapmasına ve hayal kırıklığına uğramasına neden olmaktadır. İnsanları etiketlerine ayırmaksızın her insanın iyi veya kötü bir eylemde bulunabileceğini çocuklara öğretmek gerekir. Özellikle çocuk kaçırma ve istismar davalarına bakıldığında çocuklar, suçlu kişinin ilk başta onlara iyi davrandığını ifade etmektedirler. Örneğin çocuğa bir çikolata veya şeker vermek iyilik olarak görüldüğü için çocuk çikolata veren kişiyi iyi olarak görmektedir. Çünkü masallardan öğrendiği iyi şeyler yapanlar iyi kişilerdir ve zarar vermezler. Bu algı çocukların güvenliği için önemli bir tehdit oluşturmaktadır.

Masallardaki Cinsiyetçiliğin Oyuncak Seçimine Etkisi

Masalların bu önemli rolü son yıllarda uzmanlar tarafından da fazlasıyla vurgulanmıştır. Buna yönelik birçok çalışma yapılmakta olup hala da devam edilmektedir. Çünkü çok ses getiren bir çalışma hala ortaya koyulamamıştır. Ebeveynler çocuk eğitimi ile alakalı kitaplar okuyup eğitimler aldıkça bu konu hakkında daha bilinçli hale gelmektedirler. Bu bilinçlilik en çok da kıyafet ve oyuncak seçiminde göze çarpmaktadır. Kız ise pembe, erkek ise mavi kalıp yargısı hala tam olarak ortadan kalkmasa da artık alternatif seçeneklerde üretilmeye başlanmıştır. Bu kalıp yargılar oyuncak seçiminde de etkili olup kız ise oyuncak bebek, erkek ise araba şeklinde görülmektedir. Masal kahramanı oyuncakları da masalların çocuklara neler empoze ettiğinin birer kanıtıdır. Kızların prenses elbisesi ve tacı gözde oyuncaklar arasında görülürken, erkekler ise kılıç ve benzeri gibi farklı türde oyuncaklara yönlendirilmektedir.

Cinsiyetçiliği Önlemek İçin Neler Yapılabilir?

Masal konularını seçerken prens ve prensesin büyük aşkını konu almak yerine çocuğun süperegosunu geliştirmesine yönelik iyiliği, dürüstlüğü ve yardımseverliği konu alabilir. Aşk gibi konuları ele aldığında da kadını güçsüz ve kurtarılmayı bekleyen çaresiz bir olarak göstermek yerine daha güçlü ve zorluklarla tek başına savaşabilen biri olarak göstermek çocukların kadına olan bakış açısını güçlendirebilir. Unutulmaması gereken bugünün çocuğunun yarının yetişkini olacağıdır. Eğer çocuklar kadına karşı zayıf olarak bir bakış açısını içselleştirirse yetişkin olduğunda da kadını güçsüz, erkeği ise çok güçlü ve istediğini yapabilen bir olarak görebilirler. Bu bakış açısı da toplumsal facialara neden olabilir.


Kaynaklar:


Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu