Filmlerle Psikoloji

Varoluşsal Barış — Hotel Rwanda Film İncelemesi

Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her Nasıl’a dayanabilir.

Nietzsche

Nietzsche’nin söyledikleriyle paralel olarak; Dünyada, kişinin en kötü koşullarda bile yaşamını sürdürmesine yardımcı olan yegane şey varoluşunun bir anlamı olduğunu bilmesidir.

Varoluşçu Çerçevede Rwanda Soykırımı

Rwanda Soykırımı, 1994 yılında yaklaşık yüz gün içerisinde 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu’nun, aşırı uç Hutular tarafından öldürülmesi olayıdır(2*). Belçikalıların insanları yapay kategorilerle ayırması sonucu halk Hutu ve Tutsi adında, aslında var olmayan kriterlere göre iki gruba ayrılmıştır. Uzun boylu ve güzel fiziğe sahip olanlar Tutsi geriye kalanlar ise Hutu diye kategorilenmiştir. Belçika halkı öncelikle Tutsileri el üstünde tutmuş ve bazı yetkileri onlara vermiştir. Bu sayede Hutuları daha kuvvetli bir güç ile ezmişlerdir. Daha sonra gücün yönü değişmiştir ve Belçika halkı artık Hutuları desteklemeye başlamıştır. Gücü eline alan Hutular ise Tutsilerin kendilerine yaptıkları bütün haksızlıkların öcünü almaya başlamıştır. Fakat hiçbir zaman bu iki halk reel bir grup ayrılığını temsil etmemiştir.

Bir Soru

Peki nasıl olur da yaratılan bu gruplar birbirini bu kadar insanlık dışı bir şekilde öldürebilmiştir?

Hotel Rwanda filmi Rwanda katliamını konu alan ve bir insan topluluğunun sebepsizce, varoluşunun nasıl yok edildiğini anlatmaktadır. Dizideki adı Paul Rusesabagine olan Hutulu karakter ırk ayrımını kategorize edilmesi gereken bir farklılık olarak görmeyen bir insan olarak Tutsili eşini ve çocuklarını korumak için verdiği mücadeleler var olma isteğimizin gücünü gözler önüne sermektedir. Yaşamak için birden çok nedeni olan Rusesabagine: Olumsuz bir durumla karşılaştığımızda, Evet! Şimdi her şey bitti dediğimizde, umudumuzu yitirdiğimizde bile yaşamda bir anlam bulabileceğimizi unutmamamız gerektiğini bize anlatmaktadır.

Diğer açıdan ise Hutular, insanın kendi idealleri ve değerleri için yaşayabilme ve hatta en kötü yanı olan öldürebilme yetisine sahip olduğunu da tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Bu yüzden, hem bireysel hem de toplumsal çıktılarının zarar verici nitelikte olmasından ötürü, yaşamımıza koyduğumuz anlamı, ideallerimizi ve değerlerimizi gözden geçirmemiz gerekir.

İnsan yaşamının değerini anlamayan ve insan onurunu tanımayan(*) Hutular, Tutsileri ezilmesi gereken böcekler olarak görmektedir. Bu görüş bize Dehümanizasyon kavramını getirmektedir. Dehümanizasyon; insani özelliklerden uzaklaştırma, insanlıktan çıkarma olarak tanımlanmaktadır. Bir insanı/grubu sevmediğimiz sürece bir başka insanın/grubun  varoluşunun anlamına tam olarak varamayız.

Peki Varoluşsal Barış İçin Neler Yapılabilir?

*Bir insanı/grubu sevmek için ortak paylaşımların olması gerekir.

*Bir insanı/grubu tehdit olarak algıladığında bir takım tepkiler verilmektedir. Bu yüzden tehdit oluşturabilecek durumların en aza indirgenmesi gerekir.

*Savaş aletlerinin (filmde maalesef palalarla insanlar öldürülmektedir) bırakılması gerekir.

*Tarafsız bir gücün grupları ortak paydada buluşturması gerekir.

Varoluşumuz gereği hayatımızda mutluluğun olduğu kadar acının da var olması olasıdır. Fakat acı, bir anlam kıyafetiyle kuşandığı anda acı olmaktan çıkmaktadır. Olumlu duyguların olduğu bir ortamda ise acı bile grupların birleşmesine sebep olabilir.

Maalesef ki gerçek bir soykırımı yansıtan filmimizde durum bu kadar olumlu sonuçlanmamıştır.

Her gün radyolarda sözel olarak insanları bu duruma alıştıran Hutular sürekli Tutsilerin bir böcek olduğunu ve yaşamamaları gerektiğini dile getirmektedir. Katliam gününde ise insanlıktan çıkardıkları Tutsileri insanlık dışı yöntemlerle öldürmüşlerdir. Güçlü nedenlere bağlı olan Rusesabagine ise ailesi ve bir grup Tutsiyi korumak için bütün varoluşunu adamış ve kazanmıştır. Her insan yaşam tarafından sorgulanır ve herkes, sadece kendi yaşamı için cevap verir, sadece sorumlu olarak bunu yapabilir(*). Fakat Rusesabagine kendi dışında bir çok kişinin yaşamının sorumluluğunu almıştır.

Bazen kişiler ya diğer insanların yaptığı şeyleri arzular ya da diğer insanların kendisinden yapmasını istedikleri şeyleri yaparlar(*). Sanırım bir çok soykırımın temel sebeplerinden birisi de budur. Fakat unutmamak gerekir ki;

Hem kendi varoluşumuzun hem de diğer insanların varoluşunun farkına varmak ve ideallerimizi zararsız olabilecek doğrultuda belirlemek belki de büyük bir soykırımı engelleyecektir.


Kaynak:

  • * Frankl, V. E. (2009). İnsanın Anlam Arayışı. İstanbul: Okuyanus.
  • 2* https://tr.wikipedia.org/wiki/Ruanda_Soykırımı

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu