AraştırmalarÖneriler

Günlük Yaşamda Psikoloji: Sevginin Evrimsel Temelleri

Sevgi

Antik Yunanlılardan bu yana insanlar sevginin doğasıyla uğraşmışlardır. Şairler ezelden beri sevgi hakkında şiirler yazmışlardır. Psikoloji‘de sevginin doğasını deneylerle sistematik olarak incelenebilir. Peki sevgiden kastettiğimiz nedir? Birçok sevgi türü vardır. İnsanlar kedilerini, arabalarını, işlerini, ilkbaharda açan çiçeklerin kokusunu sevebilir. Ama biz sevgi konusunu bir kişinin başka biriyle olan ilişkisinde hissettiği bir duygu haliyle sınırlandıracağız (1*).

Platon’un Sempozyumu

Antik Yunan’da sempozyum çoğu kez konuşma ve felsefi tartışmalar içeren, uzun süren yemekli davetlerdi. Platon’un sempozyumu da ünlü filozof Sokrates’in sevginin doğasını tartışmak üzere birkaç arkadaşıyla bir araya geldiği böyle bir daveti resmediyordu. Katılımcılar tıbbi, mizahi, erotik ve ruhsal bakış açıları dahil, çeşitli açılardan sevgiyi tartışırlardı.

Şair Aristofanes’e göre, insanlar bir zamanlar günümüzdekinin iki katı büyüklüğündeydi, fakat bu insanları tehdit olarak gören tanrılar tarafından ikiye ayrıldılar. O zamandan bu yana biz insanlar dünyayı dolaşarak diğer yarımızı arıyoruz. Sokrates bilgelik ve hakikat sevgisinin, erotik ve romantik sevgiyi aşan, sevginin en yüksek formu olduğunu söylemektedir (1*).

Farklı Sevgi Türleri ve Teorileri

Bazı araştırmacılar birçok farklı sevgi türü olduğunu söylemektedir. Örneğin, 1977’de John Lee, sevgiyle bağlantılı 1500 maddelik faktör analizini kullanarak, altı ana sevgi türü sınıflamıştır (2*):

  • Eros: İdealleştirilmiş birine duyulan erotik arzu
  • Oyun: Oyuncu sevgisi
  • Doğal sevgi: Yavaş yavaş gelişen bağlılık
  • Mani: Takıntılı ve kıskanç sevgi
  • Kutsal sevgi: Özgecil sevgi
  • Pragma: Pratik sevgi

Robert Sternberg ise önceki araştırmalardan yararlanarak, 1986 tarihli bir makalesinde üçgen sevgi teorisini ileri sürmüştür. Bu modelde sevgi üç öğeden ibarettir; samimiyet, tutku ve bağlılık. Samimiyet; yakınlık, ilgi ve duygusal desteği içerir. Tutku; duygusal ve fizyolojik canlanma hallerini ifade eder. Bu, cinsel uyarım ve çekimin yanı sıra, diğer yoğun duygusal deneyimleri de içerir. Örneğin anne babalar çocuklarına karşı tutkulu sevgi hissedebilirler. Bağlılık; karşısındakini sevme ve bu sevgiyi zaman içinde sürdürmeye çalışma kararını içerir (2*).

Sternberg bu üç öğenin farklı bileşimlerini kullanarak sekiz sevgi türü tanımlamıştır:

  • Sevgisizlik: Bu sevgi türünde samimiyet, tutku ve bağlılık öğelerinin üçü de düşük haldedir.
  • Hoşlanma: Sadece samimiyet öğesi yüksektir, öbür ikisi düşüktür.
  • Kara sevda: Sadece tutku öğesi yüksektir.
  • Boş sevgi: Sadece bağlılık öğesi yüksektir.
  • Romantik sevgi: Samimiyet ve tutku öğeleri yüksektir.
  • Arkadaşça sevgi: Samimiyet ve bağlılık öğeleri yüksektir.
  • Tam sevgi: Üç öğe de yüksek haldedir.

Evrimin Sevgiyle Olan İlişkisi

Bir Erkeği Karşı Cinse Çekici Kılan Şeyler Nedir?

Genellikle genç, fiziksel olarak fit, hastalık veya şekil bozukluğu bulunmayan erkekler çekici kabul edilir. Geniş omuzlar ve kas kütlesi üst vücudun kuvvetini gösterir. Evrim boyunca bu özellikler muhtemelen cinsel seleksiyonda yardımcı olmuştur. Başka bir deyişle bunlar evrimsel bir avantaj sağlar. Bu özellikler kadınlara erkeğin, yiyecek veya diğer kaynakları arama veya bunlar için rekabet etme becerisinin yanı sıra, fiziksel koruma sağlama becerisinin de reklamını yapar (1*).

Bu özellikler ayrıca erkeğin kadınlar için diğer erkeklerle rekabet etme becerisine de işaret eder. Ayrıca bu durum kadınlara, çocukların üreme uygunluğunu en üst seviyeye çıkaran genleri vererek, üreme başarılarını arttıran eşleri seçmelerine yardım eder.

Şu anki kültürün erkek güzelliği hakkındaki görüşlerimizi güçlü biçimde etkilediğini bilmemize rağmen; örneğin saç tarzı, moda, para, takılar gibi, yine de bu erkeksi özelliklerin evrimsel önemi olduğu sonucuna ulaşabiliriz (3*).

Bir Kadını Karşı Cinse Çekici Kılan Şeyler Nedir?

Kadın güzelliğindeki modalar kültürden kültüre ve tarih boyunca değişmesine rağmen, erkeklere çekici gelen belli sabit özellikler vardır. Gençlik, sağlık, doğurganlık gibi özellikler daima kadın güzelliği kavramlarının temelini oluşturur. Örneğin, bel-kalça oranının düşük olması dişilik ve doğurganlığın evrensel işaretleridir (1*).

Güzellik endüstrisi kadınların formda olma ve doğurganlık belirtilerini geliştirerek muazzam paralar kazanmaktadır. Bir kadın dudaklarındaki ve yanaklarındaki kırmızılığı arttırarak, fiziksel sağlık ve canlılığın işareti olan kan akışının yüzünde daha fazlaymış gibi görünmesini sağlayabilir. Aynı şekilde milyonlarca kadın genç bir görünüm elde etmek için, estetik ameliyatları, makyaj, saç boyama gibi yollara başvurur.

Romantik Sevgi

Romantik sevgi muhtemelen ebeveyn sevgisinden evrilmiştir. Çünkü anne ve baba arasındaki sevgi bağı, anne ve çocuk arasındaki evrimsel yönden daha eski bir bağdan gelişmiş olabilir. Birçok hayvan türünde anne ve yavru arasındaki bağların, anne ve baba arasındaki bağlardan daha güçlü olması bu bağın çok daha eski ve yaygın bir evrimsel gelişim olduğu izlenimini uyandırır.

Peki romantik sevgi hangi evrimsel amaca hizmet etmektedir? Araştırmacılar romantik sevginin ebeveynlerin çocuklarına bakmaları ve desteklemeleri için evrim geçirdiğini ileri sürmektedir. Anne ve babanın bakımından yararlanan çocukların hayatta kalma ve genlerini bir sonraki nesle geçirmeleri çok daha yüksektir. Dolayısıyla romantik sevgi evrimsel yönden bir avantaj sağlıyordu. Günümüz dünyasında bile çocuklarına mali, duygusal, bilişsel açıdan yardım eden ve yanlarında olan ebeveynlerin çocukları çok daha dengeli bir ruh sağlığı içinde büyüyorlar (1*).

Aşık Olmak

Aşık olmak birçok insanın ömürlerinin bir noktasında yaşadığı yaygın bir deneyimdir. Psikologlar bu ruh halini, partnerin idealleştirilmesi ve onunla zaman geçirmeye can atma olarak tanımlar. Ayrıca partnere karşı büyük bir cinsel arzu duyulur ve duygusal canlanma çok artar. Fakat Cindy Hazan ve Lisa Diamond 2000 yılında yaptıkları çalışmalarında bu aşık olma halinin insanların birbiriyle bağlılık geliştirmelerini sağlayan bir durum olduğunu öne sürerler. Bu da aşkın doğası gereği kısa ömürlü olduğunu akla getirir; birtakım araştırmalar aşkın ortalama ömrünün yaklaşık iki yıl olduğunu göstermektedir (4*).


Kaynaklar:

  1. Cohen, L. (2015), A’dan Z’ye Psikoloji, Visible Ink Press, İstanbul, Say Yayınları
  2. Pines, A. (2005), Aşık Olmak, Taylor & Francis Group, İstanbul, İletişim Yayınları
  3. https://www.adapsikoloji.com/tr/m/psikiyatrist-uzman-doktor-sukran-telci-yazilari/ask.html
  4. https://www.nevzattarhan.com/hoslanma-sevgi-ve-ask-arasindaki-farklar.html
  5. İçerik Resmi Dariusz Sankowski tarafından Pixabay‘a yüklendi

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

2 Yorum

  1. Melek dedi ki:

    Tebrikler

  2. Melek dedi ki:

    Başarılı

Başa dön tuşu