AraştırmalarKuramlar

Cinsel Yönelim ve Homofobi Detaylı Bilgi

Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği

Cinsel yönelim (sexual orientation), bireylerin kendi cinsine ya da karşı cinse, her iki cinse ya da birden fazla cinsiyete karşı duyduğu romantik ya da cinsel dürtüleri kalıcı şekilde yönlendiren kişisel bir niteliktir.

Cinsel yönelim bireyin karşı tarafta cinsel açıdan çekici bulduğu bireylerin doğuştan gelen biyolojik cinsiyetleri (erkek/kadın) baz alınarak sınıflandırılma yapılmaktadır.

Cinsel yönelim tercih değildir. Bu yönelimler partnere duygusal anlamda yoğun duygular içeren psikolojik dürtüler ve de bireyin biyolojik sistemi ile bağlantılıdır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere cinsel yönelim bireyin kendi tercihleri doğrultusunda ilerlememektedir. Cinsel yönelim kişinin kendi cins ya da cinslerine besledi Arzu ve cinsel doyum üzerine tanımlanmaktadır. Kişilerin kendi cins ya da karşı cinslerine ilgi duydukları gibi ilgi duymama Arzu hissetmeme durumları da söz konusudur (Aseksüel). Kimi bireyler ise üçüncü cinse ilgi duyabilmekte ve bu durum transseksüel bireyleri olan çekimi tanımlayan trans -yönelimli kavramlarla açıkladı tanımlanabilmektedir (1*).

Heteroseksüellik:

Günümüz dünyasında ve de Türkiye’de en yaygın şekilde kabul gören ve de görülen yönelim şeklidir (2*). Heteroseksüel (karşıt cinsel) bireyin cinsel yöneliminin karşı cinsiyetteki birine karşı duyduğu çekim gücüdür. Bu bağlamda ise heteroseksüel bir birey karşıt cinsiyetteki birine cinsel yoldan ilgi duyarken eşcinsel bir birey ise karşıt bir cinse değil kendi biyolojik cinsiyetine sahip partneri cinsel açıdan çekici bulunmaktadır (3*). Bu kavram Yunanca ’da ‘’heteros:farklı’’ anlamına Latince ’de ise ‘’sexualis:cinsel’’ anlamına gelmektedir. Ve bu iki kelimenin birleşimiyle oluşmaktadır (4*).

Eşcinsellik (Homoseksüellik):

İsminden de anlaşılacağı üzere bireydeki cinsel ilgi ve cinsel arzunun kendi cinsinden olan bireylere yönelmesidir. Yunanca kökenli olan ‘’homo:eş’’ ve Orta Çağ latincesine ait olan ‘’sexualis:cinsel’’ kelimelerinin kaynaşmasıyla oluşmaktadır (5*). Bu kavramı daha iyi anlamlandırmak için psikobiyososyoseksüel kavramlara da değinmekte yarar var. Cinsel kimlik dediğimizde; bireyin kendi beden ve benliğinin belirlenen tek bir cinsiyette algılanmasıdır. Cinsel yönelim ise; cinsel duygu, cinsel davranış ve de isteklerin belli bir cinsiyete çekimi, cinsel rol ise; toplum içerisinde cinsellik açısından dışa vurulan davranışların görünümü olarak tanımlanmaktadır (6*). Yazımızda da belirttiğimiz gibi eşcinsel kelimesi aynı cinsten olan bireylerin birbirine karşı besledikleri duygusal, romantik ve de cinsel arzuyu belirtmektedir. Bu bireyleri tanımlamak maksadı ile ilk kez ‘’gey’’ kavramı oluşturulmuştur. Ama bu kavram anlam bilgisizliği yüzünden sadece erkek eşcinsel kavramına atfedilir (Amerikann Psikoloji Derneği (7*). Lezbiyen kavramının tarihine bakacak olursak şayet; eşcinsel bir kadın olan Şair Sappho’nun yaşadığı yer olan Lesbos adasına (Midilli Adası) dayanmaktadır. Bu terim kadın cinsiyetine ait eşcinseller için kullanılmaktadır (8*). Ruh sağlık alanındaki uzmanlar ve çeşitli gruplara mensup meslek erbapları eşcinselliği cinsel yönelim sapması, psikopatolojik bir durum ya da sapkınlık ve benzeri ifadeler ile etiketlemişlerdir. 1973’te yılında Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanı ve İstatiksel El Kitabı’ndan eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olduğu tanısını kaldırmıştır. Dünya Sağlık Örgütü ise Uluslararası Hastalık Sınıflandırması ile eşcinselliği 1992 yılında bir sağlık sorunu olmaktan çıkardı (9*).

Biseksüellik:

Biseksüel (bisexual) bu kavram her iki biyolojik cinsiyet için de kullanılmaktadır. Bireyin her iki cinsiyete de ilgi duyması olarak adlandırılmaktadır. Bireyin hem erkek hem kadınlara yönelik romantik çekim ve cinsel davranışını içermektedir (10*). Biseksüellikteki anahtar kelime ‘’kendini algılama (self-perception)’’ dır. Bu terimin doğru teşhisi için önemli noktalar mevcuttur. Çoğu insan her iki cins grubundan da etkileşim haline girebilir fakat birey ben biseksüelim diyemez kendi için. Bir diğer grup ise; diğer bireyler ise yalnızca bir cinsiyet ile cinsel ilişkiye girebilir veyahut hiç cinsel ilişkiye girmezler bunlar da yine de kendilerine biseksüel tanımını koyabilmektedir. Bu bireyler kendilerini duygusal anlamda her iki cinsiyete de yakın görmektedirler. Ve de cinsel ilişkiye girmek zorunda değillerdir. Çünkü bireyin biseksüel olup olmadığını saptayacak test ya da metot yoktur. Birey her iki cinsiyete de kendini yakın görüp bağ kurabiliyorsa o kendini biseksüel olarak tanımlayabilmektedir (11*).

Panseksüellik:

Panseksüellik ya da omniseksüellik terime bakacak olursak “pan” (Türkçe: Tüm) sözcüğünden türetilmiş bir diğer cinsel yönelim terimidir. Bu bireyler her türlü cinse karşı cinsel çekim romantik ilişki duyabilmektedirler. Fakat bu cinsel yönelime sahip kişiler sadece yaşayan insanlara karşı duyulan bir yönelimdir. Nekrofili, zoofili ve de ensest gibi parafili çeşitleri panseksüalizm içine girmez. Panseksüalizm de ki amaç estetik temeller üzerine kurulmuş cinsel doyuma yöneliktir cinsiyet ayrımı yapmaksızın karşıya da aynı cinse duyulan cinsel hazzı temsil eder. Homoseksüellik (eşcinsellik) bu kavram adından da anlaşıldığı üzere aynı cinsiyetteki insanların birbirleri arasındaki romantik cinsel çekim ya da cinsel davranışların genel adıdır. Erkek bireyin erkeklere karşı cinsel yönelimi (gey) kadın bireyin kadınlara karşı hissettiği cinsel yönelimi (lezbiyen) homoseksüelliği ifade etmektedir (12*).

Eşcinsellik tıbbi açıdan cinsel duyarlılık özelliği olarak literatüre girmiştir. Foucault’ya göre (2003) Westphal’in “Ters Cinsel Duyarlılıkları” adlı makalesinde bunun başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Aslında eşcinsellik livata alışkanlığının zaman içerisinde ruhsal hermafrodit olgusuna evirilmiş ve bunu alışkanlık edinmiş bireylerin doğru yoldan sapan kişiler olarak görüldüğü belirtilmiştir. 19. Yüzyıl psikiyatristleri homoseksüelliği; otomonoseksüalist (tek başına mastürbasyon yapanlar), miksoskopofil (cinsel ilişkide bulunanları seyretmede zevk alanlar), jinekomast (erkekte aşırı gelişmiş meme), presbiyofil (yaşlılarla cinsel ilişkide bulunmaktan hoşlananlar), Seksoestetikler (estetikten cinsel zevk alanlar), disparönistler (cinsel ilişki sırasında ağrı ya da zorluk çeken kadınlar) gibi parafili türleri sınıfına almışlardır (13*).

Amerikan Psikoloji Derneği’nin (2009) cinsel yönelime dair vurguladığı unsurlar şu şekilde listelenmiştir:

• Hemcinse yönelik cinsel istek, davranış ve yönelimler, insan cinselliğinin normal ve pozitif çeşitlerindendir. Gelişimsel veya zihinsel bir soruna işaret etmezler.

• Biseksüellik ve eşcinsellik, bireyin etiketlenmesine ve bu nedenle hayat boyu çeşitli olumsuz sonuçlara (mutsuzluk, dışlanma) neden olabilmektedir.

• Hemcinse yönelik cinsel duygu ve eylemler, çeşitli cinsel yönelim ve cinsel yönelim kimlikleri bağlamında meydana gelebilmektedir.

• Biseksüeller, homoseksüel erkekler ve kadınlar mutlu hayatlar sürebilirler. Hem ilişkileri hem aile hayatları, heteroseksüeller bireylerinki kadar saygıyı hak etmektedir.

• Eşcinsel yönelimleri geçmişte yaşanan travmalara ya da ailevi bozukluklara bağlayan teorileri destekleyen hiçbir kanıt bulunamamıştır.

Günümüzde bilimsel çevrelerde eşcinsellik bir hastalık ya da kusur olarak görülmemektedir. Buna rağmen heteroseksüel bir hayat tarzını seçmek isteyen eşcinsellere yardım etmeyi vaat eden kişi ve kurumlar da bulunmaktadır. Onarım terapisi olarak adlandırılan bu tip girişimlerin cinsel yönelimler üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı ve bireye zarar verebileceği bilinmektedir .

(14*)

Transseksüellik:

Transseksüellikte kavramı ile travesti (transvestite, cross dresser) kavramları birlikte anılan kavramlardır. Kavram anlam itibari ile; bireyin dış görünüş ve de davranışları ile karşı tarafa ait olduğunu, onu benimsediğini ortaya koyan yönelimdir. Bu bireyler cinsiyet geçiş operasyonu olmamış sadece dış görünüşleri ile diğer cinsiyete benzeyerek, her iki cinsiyetin de varlığını tek bedende sürdüren bireyler için ‘’travesti’’, hem cinsiyet geçiş operasyonu geçirmiş hem de dış görünüş olarak karşı tarafının hal ve davranışlarını benimseyen bireylere de ‘’transseksüel’’ kavramları kullanılmaktadır (15*).

Transgender terimi; cinsiyet geçiş sürecini tamamlamış ya da tamamlamamış olmasına rağmen dış görünüşüne ya da biyolojik cinsiyetine müdahalede bulunan bireyleri ifade etmek için kullanılır (16*). Türkiye’de çok sık kullanılmayan transgender kavramı; transseksüel, travesti ve ara/çift cinsiyet yönelimlerinin tümünü içermektedir. Transgender, klinik ve tıbbi bir yorumun sınırlılıklarını aşmak ve geçiş/ara durumların da dikkate alınması gerektiğini anlaşılır kılmak için geliştirilmiş ve literatürde giderek daha çok kullanılan bir terim olarak dikkati çekmektedir (17*).

Kendini karşı cinsten bireyin yerine koyma, onun gibi hissetmesidir. Bu süreç her iki cinsiyetten birey için geçerlidir. Yani birey, erkek olduğu halde kadın olmayı; kadın ise erkek olmayı tercih edebilmektedir. Bu davranış biçimleri takındığı tavırdan ziyade iç dünyasında kendini karşı cinsi gibi görüp hissetmesidir. Yani transseksüellik cinsel yönelimden ziyade cinsel kimlik gibi görülen ve de hissedilen bir olgudur (18*).

Cinsel yönelim üç ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar; arzu, davranış ve kimliktir. Kişinin kendi cinsel yönelimini kabullenişi ben onu benimsemesi ve bunu ifade etmesi cinsel yönelim kimliğidir. Bu cinsel yönelim kimliği bireyin kendi beden ve ruhunu keşfi tanıması grupsal bütünlük bağlılık ve kültür gibi kavramlarla ilişkilendirilmektedir (19*).

Cinsel yönelimdeki belirtilen üç boyutu biraz daha kapsamlı ele alırsak şöyle de devam edebiliriz; bireydeki bu cinsel yönelim kişide cinsel his, arzu ve davranışların belli bir cinsiyete ya da nesneye yönelimi olarak tanımlanmaktadır. Tüzer (2004), cinsel yönelimi bireyin cinsel dürtülerinin veya erotik nesne tercihi olarak niteleyip üç boyutu olduğunu ifade etmiştir;

  1. İstek (birey kime cinsel istek duyuyor)
  2. Davranış (birey kiminle nasıl bir davranış sergiliyor)
  3. Cinsel ilgi/sevgi (homoseksüel, biseksüel,heteroseksüel)

Bu yönelişler bireyin cinsel kimliğine zıt ya da uygun olabilir. Somut hale getirilecek olunur ise; cinsel kimliğini erkek cinsiyetinde kabul gören biri cinsel tercihini kadın cinsiyetinden yana kullanacak olur ise; heteroseksüel, aynı birey bu kez tercihini erkek cinsiyetinden yana kullanacak ise de eşcinsel olarak tanımlanır. Bireyin cinsiyeti fark etmeksizin tercihi hem erek hem de kadından yana kullanacak olur ise de birey biseksüel olarak adlandırılacaktır (20*).

İnterseks:

İnterseks teriminin tıbbı tanımı; ‘’Anormal üreme organlarına sahip, cinsiyet gelişim bozukluğu olan kişi’’ şeklinde yapılmaktadır. Bu durum çok farklı biyolojik etmenlerin çeşitliliğini içermektedir. İnterseks olmak sağlık sorunu değil; biyolojik açıdan ele alınması gereken bir durumdur (21*).

Homofobi

Psikoterapist George Weinberg 1972 yılında yayımladığı kitabı ‘’Toplum ve Sağlıklı Eşcinsel (Society anda Healthy Homosexual)’’ de ilk kez homofobi kavramını kullanmıştır (22*). Homo (eş) ve fobi (korku) sözcüklerinin birleşmesi ile oluşan bu kavram, eşcinsel bireylere karşı duyulan gerçekliği yansıtmayan korku, düşmanca tavır takınma ve davranışlar sergileme olarak kullanılmaktadır (23*).

Homofobiyi Açıklayan Kuramlar:

Davranışçı Bilişsel Kuramlar:

Davranışçı yaklaşımın öncülerinden olan Skinner, her şeyden evvel insan davranışlarının belirleyicisi ‘’çevre’’dir der. Kuramın temelinde edimsel koşullanma ve de gözleme dayalı öğrenme ilkeleri vardır (24*). Skinner davranışı iki grupta inceler: tepkisel ve edimsel. Tepkisel davranışa bakacak olursak; Pavlov’un deneyindeki köpek-zil-salya sıralamasındaki deneyin basamaklarından uyarlayacak olursak, var olan bir uyarıcıya karşı gösterilen tepki yani ortaya çıkan davranışalar şeklinde açıklanmaktadır. Edimsel davranış, tepkisel davranışın tersidir aslında, burada var olan uyarıcı yerine organizma tarafından ortaya konan ve ortaya çıkan sonuçlar tarafından kontrol edilir. Bu bağlamda edimsel davranış olayın sıklığını etkileyen sonuçlarla ilgili olduğu öne sürülmektedir. Bu edimsel koşullanmanın temel kelimesi ‘’pekiştirme’’dir. Bu kavram homofobinin terminolojisine uyarlanarak bize yardımcı olmaktadır. Somutlaştırmak gerekirse; sınıfta eşcinsel arkadaşına homofobik cümlelerle yaklaşan öğrenciye sınıf öğretmeni ve diğer sınıf arkadaşları gülümser ise; bu öğrencinin davranışları pekişmiş olur, öğrenci bunu olumlu davranış olarak kodlar ve devamlılığı sürdürür (25*). Bandura’ya göre ise ; insanlar, uyarıcılara tepkiler vermek yerine onların sonuçlarını yordayıp, onlara anlamlar yükleyerek pekiştirilen şeyin farkına varıldığı ve ona uygun davranıldığını söylemektedir (25*). Yani örneğe tekrara dönecek olursak, öğrencinin homofobik yaklaşımının diğer sınıf arkadaşları ve de sınıf öğretmeni tarafından olumlu karşılandığını fark ettiğinde, bu öğrenci homofobik söylemlerine devam edecek bu bununla da yetinmeyip olumlu bakış açısıyla karşılandığını bildiği için sempatik tavır takındığını ve de diğerleri tarafından bunun hoş bir şey olduğunu daha da deneyimlemiş olacaktır (25*).

Feminist Yaklaşım:

Bu yaklaşımda eşcinsellere yönelik ayrımcılığı anlama ve bu konuda ayrımcılığa müdahil olma tutumlarında daha aktif hizmet edeceği düşünülmektedir. Çünkü konuşma üslubumuz hem kişisel fikirlerimizi ve bakış açımızı yansıttığı için hem de bu doğrultuda başkalarını da etkileme olanağına eriştiğimiz için feminizm de ‘’dil’’ kavramı çok önemli yer tutmaktadır (26*). Bu terapinin dilin kullanımına ilişkin dayatmak istediği özellik; homofobiyi de yordayan ataerkil, heteroseksist ve cinsiyetçi ideolojilere farkındalık yüklemek olduğu söylenebilir. Aynı zamanda da eşitliği savunduğu için sosyal değişme anlayışı temel ilkesin de sahiptir (26*). Feminist terapinin danışanlarına verdiği şey, kendi cinsiyet rollerinin ve sosyalleşme süreçlerinin farkına varması ve cinsel ayrımcı, baskıcı toplumsal inançların, uygulamaların kendilerinde ne denli olumsuz tepkiler bıraktığı ve bu süreçten nasıl etkilendiğini anlamasına yardımcı olmaktır (27*). Örnek verirsek şayet; Türkiye’deki kültür ataerkil ve heteroseksist bir yapının egemenliği altında olan bir kültürdür. Bu durum, eşcinsel bireylere yönelik sözel ve fiziksel şiddet ve ayrımcılık gibi sorunların algılanma şeklini etkileyebilmektedir. Bu kültür içerisinde hem eşcinsellerin hem de heteroseksüellerin var olan sorunları nasıl tanımladığı önemli bir rol teşkil etmektedir. Eşcinseller açısından bakıldığında bu durum bireylerin kendilerini suçladığı şeklinde beyan edilirken, heteroseksüeller açısından ise eşcinsel bireylere yönelik ayrımcılık, dışlama, sözel ve fiziksel şiddetin rasyonelleştirilmesine yönelik inançlar bulunabilmektedir. Kültürel müdahale sürecinde ise terapistin izlemesi gerek yol kültür analizinden doğan konulara odaklanan öykülerin çeşitli yönlerini analiz edip danışanı etkileyen kültürel sorunlara karşı duyarlı olabilmesine yardımcı olabilmektir. Ayrıca terapistin danışanın kültürünü anlaması onun avukatlar, sosyal kurumlar, aileler ya da başkalarının içinde yer alacağı müdahalelerde bulunmasına yardım edebilmektedir. Terapistler kendilerinin ve danışanlarının Sandra Bem‟in “Toplumsal Cinsiyet Şeması Kuramı”na göre cinsiyet şemalarını gözlemleyerek terapi sürecini engelleyebilen düşünce kalıplarının farkına varabilmektedirler (28*).

İnsancıl/Hümanistik Kuram:

Rogers için insanlarda bulunması gerekenler listesi vardır; sevgi, aşk ve kabullenme. Bu belirlediği ihtiyaçlar listesine inanmaktaydı. Rogers, koşulsuz pozitif saygı ve empati anlayışın sonrasında danışanın durumuna yapıcı bir değişikliğin, bireylerin kişilik ile davranışlarına olumlu bir katkı sunabileceğini ifade etmektedir (29*).

Rogers, insanların olumlu saygı ihtiyaçları bireyin önem verdiği insanlarla birlikte deneyimleyerek kazandığı yaşantıları aracılığıyla öğrendiği, farkına vardığı ve bu ihtiyaçları dolayısı ile kendisinde önemi olan insanların sevgilerini kazanıp elde edebilmeyi istediklerini belirtmektedir (30*).

İnsancıl kurama göre, çocuğa koşulsuza sunulan olumlu saygı yaşamın ilk anından itibaren başlamalıdır ve bu süreçte deneyimlediklerini kendi yorumlama fırsatına sahip olması için yardımcı olalı ve kendi değer yargılarına göre seçim yapabilmesi vurgulanmaktadır (31*).


Kaynakça:

  1. Eşel, E. (2006). İnsan Cinselliğinin Biyolojik ve Evrimsel Temelleri. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 16: 274-288.
  2. Özkan, T. (2004). Türkiye’de Eşcinsellik ve Kaos GL grubu. Ankara: Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi.
  3. Yüksel, Ş., & Başar , K. (2009). Transeksüellik ve Cinsiye Değiştirmenin Standart Değerlendirme, Karar Verme ve Bakım İlkeleri. Anti Homofobi (s. 91-94). içinde Ankara: Ayrıntı Basımevi.
  4. Katz, J. N. (1995). The Invention of Heterosexuality NY:Dutton. Penguin Books.
  5. Vanessa , B. (2004). Cinsel Çeşitlilik: Yönelimler, politikalar, haklar ve ihlaller (H. Doğan, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları.
  6. Yüksel , Ş. (2010). Eşcinsellik, Sosyal Dışlanma ve Ruh Sağlığı Yaklaşım. Anti Homofobi (s. 79-84). içinde Ankara: Ayrıntı Basımevi.
  7. Amerikann Psikoloji Derneği (American Psychological Association). (2008). Answers to your questions: For a better understanding of sexual orientation and homosexuality, .
  8. Gökçeoğlu, A. (2017). Psikologlar için LGBTG’lerle Çalışma Klavuzu. Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP). içinde İstanbul.
  9. Çelik, C. (2018). Ekmek ve Gül Dergisi, s.29.
  10. Yüksel, Ş., & Başar , K. (2009). Transeksüellik ve Cinsiye Değiştirmenin Standart Değerlendirme, Karar Verme ve Bakım İlkeleri. Anti Homofobi (s. 91-94). içinde Ankara: Ayrıntı Basımevi.
  11. (2020, 07.23). Türkiye’de LGBTG Birliği: https://lgbti.org/biseksuellik-nedir/(eri%C5%9Fim adresinden alındı
  12. Yüksel & Başar , 2009). Yüksel, Ş., & Başar , K. (2009). Transeksüellik ve Cinsiye Değiştirmenin Standart Değerlendirme, Karar Verme ve Bakım İlkeleri. Anti Homofobi (s. 91-94). içinde Ankara: Ayrıntı Basımevi.
  13. Foucault, M. (2003). Cinselliğin Tarihi (s. 20-44). içinde İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
  14. Amerikan Psikoloji Derneği . (2009). (American Psychological Association) Report of the American Psychological Association Task Force of Appropriate Responses to Sexual Orientation.
  15. Tutal Cheviron, N. (2010). Toplumun Arzudan Korkması ve Medyanın Homofobikliği. Anti Homofobi Kitabı. 2.Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma. Ed.: A. Erol ve N. Öztop. (s. s.:178-183). Ankara: Ayrıntı Basımevi.
  16. Nagoshı, J., & Brzuzy, S. (2010). Transgender theory: embodying research and practice. Journal of Women and Social Work, 25:431-443.
  17. Yüksel, Ş. (2009). Transeksüellik ve Cinsiyet Değiştirme Standart Değerlendirme, Karar Verme ve Bakım İlkeleri. Anti Homofobi Kitabı. 1. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma. Ed.: A. Erol (s. s.:91-94). Ankara: Ayrıntı Basımevi.
  18. Şah, U. (2012). Eşcinselliğe, Biseksüelliğe ve Transseksüelliğe İlişkin Tanımlamaların Homofobi ve lgbt Bireylerle Tanışıklık Düzeyi ile İlişkisi. Psikoloji Çalışmaları Dergisi, Cilt 32-2 23-49./ISSN:1308-727.
  19. Bozdemir, N., & Özcan , S. (2011). Cinselliğe ve Cinsel Sağlığa Genel Bakış. Turkish Journal of Family Medicine and Primary Care, 5, 37-46.
  20. Öztürk, M., & Uluşahin, A. (2014). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları 2. Ankara: Nobel Tıp Kitaoevleri.
  21. Şeker, B. (2013). İnterseks Bir Sağlık Sorunu Değildir, Biyolojik Bir Durumdur; Belgin İnan İle Söyleşi. E. B. Seker içinde, Başkaldıran Bedenler: Türkiye’de Transgender, Aktivizm ve Alt Kültürel Pratikler (s. pp.108-116). İstanbul: Metis Yayınları.
  22. Herek, G. M. (2000). The Psychology of Sexual Prejudice. Current Directions in Psychological Science , s.19.
  23. Herek, G. M. (2000). The Psychology of Sexual Prejudice. Current Directions in Psychological Science , s.21
  24. Bacanlı, F., & Öztemel, K. (2014). Psikoterapi ve Psikolojik Danışma Kuramları İçinde. N. V.-A. (Ed.) içinde, Davranışçı Terapi (s. s.250-293). Ankara: Nobel Yayınları.
  25. İnanç, B. Y., & Yerlikaya, E. E. (2016). Kişilik Kuramları. Ankara : Pegem Akademi.
  26. Güçray, S. (2013). Psikolojik Danışma ve Psikoterapi Kuramları İçinde . F. A. (Ed.) içinde, Feminist Terapi (s. s.376-403). Ankara: Nobel Yayın.
  27. Corey, G. (2008). Psikolojik Danışma ve Psikoterapide Kuram ve Uygulamaları. T. (Çev.Ed. Ergene. içinde İstanbul: Mentis Yayınları.
  28. Arıcı, F., & Kepir, D. (2014). Feminist Terapi: Çok kültürlü Yaklaşım. N. V.-A. (Ed.) içinde, Psikoterapi ve Psikolojik Danışma Kuramları İçinde (s. s.431-473). Ankara: Nobel Yayın.
  29. Mera, M. (2002). A psychoeducational program design to enhance hispanic mothers’ acceptance of their gay, lesbian and bisexual children’s alternative lifestyle utilizng a humanistic model . Yayımlanmamış Doktora Tezi. içinde Miami, Florida: Carlos Albızu University.
  30. Şirin, A., & Akkoyun, F. (2013). Birey Merkezli Terapi. Psikolojik Dayanışma ve Psikoterapi Kuramları İçinde (s. s.147-178). içinde Ankara: Nobel Yayın.
  31. Beycan, E., Çam, G., & M., O. (2017). Bakım Sürecinde Zorlandığımız Alan LGBTİ’ye Yönelik Bir Gözden Geçirme. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi, i8(3):179–187 Doi: 10.14744/phd.2017.97659.

Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu