AraştırmalarÖneriler

Matematik Sorularını Çözebilen At: Akıllı Hans

1900’lü yıllarda Wilhelm von Osten adındaki matematikçi, köpek ve atlarla çok ilgileniyordu. Bir gün Osten; atların toplama, çıkarma, bölme gibi matematik işlemlerini yapabileceğini düşündü ve kendisine bir at satın aldı. Atı üzerinde deneyler yapmaya başladı. Bu deneylerde atına, toplama veya çıkarma işlemlerinin olduğu kağıdı gösteriyor ve atın kafasını sallayarak ya da ayağını yere vurarak yanıtlamasını bekliyordu. Atını bu yönde eğitti. Ayrıca, Hans adındaki bu at, Almanca da okuyordu. İşte bu yüzden, Wilhelm von Osten atına “Akıllı Hans” adını verdi.

Atın sorulan sorulara verdiği cevaplar iki şekildeydi: kafasını sallama ve ayağını yere vurma şeklinde. Hans cevap verirken kafasını bir kez sallıyorsa bu “evet”, eğer kafasını sürekli olarak sağa ve sola sallıyorsa bu “hayır” demekti. Osten, “2+3” kaç eder sorusunu sorduğunda ise Hans cevabını ön ayaklarını yere vurarak veriyordu. Ayrıca, sadece toplama işlemi değil bölme işlemi de yapabiliyordu ve önce pay kısmının sonrada payda kısmının cevabını verebiliyordu. Akıllı Hans araştırmalara göre 100’e kadar olan sayma sayılarını ve 10’a kadar olan sıra sayılarını biliyordu. Bunların yanında müzik bilgisi ve yüz tanıma gibi bir becerisi de vardı.

Gelişmeler

Bay Osten’ın birkaç yıl süren eğitimleri ve çalışmaları sonrasında atının becerisi ve yetenekleri çok konuşulmaya başlandı ve Osten kamu önünde atıyla beraber gösteriler düzenlemeye başladı. Hans’ın yeteneklerinin değerlendirilmesi ve mümkünse açıklanabilmesi için bir komisyon kuruldu ve bu komisyon bilim insanları, eğitimciler, askerler, bir kont ve bir sirk sahibinden oluşmuştu. Fakat komisyon atın yeteneklerinin nasıl oluştuğunu açıklayamadı. Günler geçtikçe daha da ünlenen Akıllı Hans’i bir gün izlemeye gelen psikolog Dr. Oskar Pfungst  bu durumun atın zekasından kaynaklanmadığını düşündü ve bu sırrı çözmek istedi. Dr. Pfungst ilk olarak gösteriyi tamamen izlemek istedi. Gördükleri şeyler şunlardı:

Osten bir soruyu karton üzerine yazıp ata gösteriyor ve sonra geri çekilerek atın verdiği cevabı izliyordu. Osten sorunun cevabı hakkında ata herhangi bir kopya/ipucu vermiyordu. Psikolog, atın eğiticisinden soruyu sorduktan sonra tamamen hareketsiz kalmasını istedi. Osten bu isteği yerine getirdi ve at cevabı yine doğru bildi. Bunun üzerine Dr. Pfungst soruyu ata kendisi sormak istedi. Fakat yine de Akıllı Hans soruları doğru cevaplayabiliyordu. Daha sonra Dr. Pfungst bir yöntem daha denemek istedi ve atın sahibinin vücudunu bir perde ile kapattı. Akıllı Hans ayaklarını yere vururken aniden dikkatinin hepsini sahibinin başına yoğunlaştırdı ve ayaklarını vurması gerektiği yere kadar vurdu çünkü eğiticisinin yüzü ata durması için sinyal veriyordu. Sonrasında Dr. Pfungst, atın eğiticisinin başını da kapattı ve ata soru soruldu. Fakat Hans, ayaklarını doğru yanıt verdikten sonra bile yere vurmaya devam ettirdi çünkü eğiticisinin başını göremiyordu. İşte tam burada Dr. Pfungst Hans’ın gizli sırrını bulmuş oldu.

Akıllı Hans Olayının Açıklaması Nedir?

Dr. Pfungst , Hans’ın yeteneğini ve başarısını, ilk olarak soruyu soran kişinin en küçük hareketini bile algılayacak becerilerinin tek taraflı olarak gelişmiş olmasına bağlı olduğunu; ikinci olarak yine atın kendisinde var olan yoğun ve sürekli bir dikkatin var olduğunu, son olarak da algıladığı hareketleri kendi az sayıda hareketi ile ilişkilendiren kısıtlı hafızasına bağlı olduğunu söylemiştir. Ayrıca, Dr. Pfungst, atın davranışlarında kendini gösteren yüksek zihinsel becerilerin aslında ata soruyu soranların ve soruyu soran insanların bu soruların cevaplarını doğru olarak bilmelerinde olduğunu belirtmiştir.

Darwin zamanından bu yana bilinmektedir ki ağız, göz ve yüzümüz birçok istemsiz devinimlerde bulunmaktadır. Düşüncelerimizi yansıtırken ya da düşünürken, küçük kas kasılmaları yaşarız veya çeşitli tikler sergileriz. Usumuz düşünce ve eylemlerimizi kontrol eder.

Akıllı Hans olayından bir süre sonra beynimizin E (expectancy — beklenti) dalgaları ürettiği keşfedildi. Vücudumuz harekete geçmeden önce usumuz elektrik boşalmaların üretilmesini sağlayarak gerekli kanalları hazırlar. Beynin ön lobundan yola çıkan E dalgaları kişiyi yürümesi, yazması, yemek yemesi, koşması, okuması vb. eylemleri için hazır hale getirir. O dönemde bunlar bilinmediğinden dolayı Dr. Pfungst sorunun çözümünün E dalgalarında olduğunun farkında değildi. Ancak Dr. Pfungst istemsiz kas kasılmalarının farkındaydı ve onların ölçümünü yapabiliyordu. Akıllı Hans, sihirbazların yüzyıllar boyunca yapabildiği şeyleri yapıyordu: insanı “okuyordu”.

İstek ve bilinç dışı küçük hareketler sayesinde insanlar çeşitli bilgilerini aktarabilmektedirler. Bu duruma “ideomotor etki” denilmektedir. Falcılar, medyumlar, ruh çağırma gibi olayların altında hep ideomotor etkiler yatmaktadır. Örneğin, falcılar karşısındaki insanların ideomotor hareketlerini gözlemleyerek o kişi hakkında doğru bilgilere ulaşmaya çalışmaktadır. Tıpkı Hans olayındaki gibi. Eğitici Wilhelm von Osten izleyicileri bilinçli olarak aldatmamış, atı da düşündüğü için bunları yapmamıştır. İki farklı canlı türünün fizyolojik özellikleri olayı açıklamaya yetiyor: Atın son derece keskin görsel algılaması ve eğiticisinin istemsiz kas kasılmaları. Sonuç olarak, bütün falcıların, medyumların vs. yaptığı ve sözünü ettiği us okuma işi aslında kas okuma işidir.


Yararlanılan Kaynaklar


Okuduğunuz içerik sevgiyle oluşturulmuştur ❤️

Başa dön tuşu